Çanakkale Olay Gazetesi’nde“Haberin var mı Halkın Meclisi” başlığıyla yayımlanmış haberi aynen yayımlıyoruz.
Çanakkale Kent Konseyi ‘Sahiller Hepimizin Çalışma Grubu’nun oluşturduğu ve Kent Konseyi Genel Kurulu’nda onaylanan ‘Hilton Oteli’ kararı önceki gün Çanakkale Belediye Meclisi’nin gerçekleştirdiği Eylül ayı ilk oturumunda Kent Konseyi Başkanı Saim Yavuz tarafından sunuldu. Sunumun ardından Çanakkale Belediye Meclisi CHP’li üyesi Muzaffer Özgen tarafından gündeme getirilen AKFA sürecinde Kent Konseyi Başkanı Saim Yavuz’un “Bu meclis halkın meclisi değil” ifadesi tartışma konusu oldu. Özgen, bu ifadeden dolayı özür dileyip dilemeyeceğini sorması tartışmanın fitilini ateşledi. Dün konuyla ilgili görüşlerini aldığımız Yavuz ise olaya açıklık getirdi. Gazetemiz Çanakkale OLAY’a açıklamada bulunan Yavuz, “Belediye Meclis üyesi sayın Muzaffer Özgen Belediye Meclis oturumunda ‘AKFA Kararı’ sürecindeki ‘Bu meclis halkın meclisi değil’ cümlemden dolayı özür dileyip dilemeyeceğimi sordu. Ben de bu cümleden dolayı özür dilemeyeceğimi söyledim. Şunu da söylemek gerekiyor. Bu cümle bana; bir yurttaş olarak Saim Yavuz’a ait bir sözdür. Kent Konseyi’yle veya Başkanlığıyla ilgili değildir. Önce şunu açıklayayım: Evet, belediye Meclisininin üyelerini halk seçmiştir, doğru. 31 belediye meclisi üyesinin tek tek kişiliğiyle ve seçilmişliğiyle alâkalı aykırı bir söz söylersem, hakaret içeren bir cümle kurarsam hem meclis üyelerine hem de seçenlere yani halka da terbiyesizlik yapmış olurum, bunu da hiçbir zaman yapmam. O cümle bir yanlış anlamaya ya da ne nedenle olursa olsun bir alınganlığa sebebiyet vermişse, kişisel bir üzüntü yaratmışsa ‘bu meclis halkın meclisi değil’ lâfından alınan-alınmayan 31 meclis üyesinden özür dilerim tabii ki” dedi.
“Katılımcılık” vurgusu
“Gelelim bu cümlenin neyi ifade ettiğine: Bugün temsili demokrasinin yetersizliği, toplumun taleplerini ve sorunlarını çözmede yetersiz kaldığı dost düşman herkes ve her siyaset kurumu tarafından biliniyor” diyen Yavuz, “Kabul ediliyor demiyorum, biliniyor. Biliniyor ama hiçbir parti de bunun yerine ‘katılımcı’ türde bir demokrasinin gerekliliği konusunda kafa yormuyor, çaba göstermiyor. Kentlerin önündeki sosyal ve toplumsal, ekonomik ve ekolojik sorunlar bir taraftan büyüyor; kentlerin taşımak zorunda kaldığı fiziki yapılaşmalar sorun yaratıyor ve bütün bu sorunlara çözümleri de kentlere ‘yığılan’ halklar bekliyor. Kim çözecek bu kentsel sorunları ve nasıl çözülecek? Bir belediye meclisi kentin bütün sorunlarını çözebilir mi? Hayır. Mümkün değil. Onun içindir ki bugün her tarafta; uluslararası beyannamelerde ulusal ve yerel beyanname ve beyanlarda ve de bilim dünyasında ‘halkın kentin karar süreçlerine katılmaması halinde kent sorunlarının çözümü mümkün olmayacaktır’ denilmektedir. Katılım, kent yaşamının abc’si, olmazsa olmazıdır. Bunu bilmek önemli, ama daha da önemlisi anlamak ve uygulamaktır. Güçlü bir demokrasi için ‘katılım’ faktörü hayata geçirilemiyorsa oradan sürdürülebilir çözümler ve kararlar elde etmek mümkün olmamaktadır. Olmayacaktır da” ifadelerini kullandı.
“Yolunuz açık olsun”
Yavuz, “Hızla hatırlayalım OSB, Havaalanı, Burda 17 ve bugün konuşulan Hilton’un yeriyle ilgili plân kararı gibi kararları kim verdi? STK’lar, uzmanlıklar ve halk (bir kısmı diyelim) zamanında bunlara tepki gösterdi ama bu saydıklarımız tepkiye rağmen yapıldı. Muhtemeldir ki, Hilton da bu sorun kervanına eklemlenen yeni bir ‘sorun’ olacak. Soralım şimdi: Bütün bu kararlara kimin meclisi karar verdi? Halkın seçtiği meclis verdi değil mi? Peki bu kararların neresinde ‘halk’ var? Bugün, meclis üyeleri kişisel görüşlerini ve farklı önerilerini bu türden önemli kararlarda dile getirebiliyorlar mı? Fikirlerini savunabiliyorlar mı? Partilerinin ya da gruplarının kararına karşı farklı bir karar için sonuna kadar çabalayabiliyorlar mı? Ve de en önemlisi, kenti derinden etkileyecek olan kararlarda –hiç değilse- karar vermeden önce kentliyle bir paylaşım, tartışma süreci yaşanabiliyor mu ve bu bir ‘tutum’ haline geliyor mu? Yani, kenti halkla birlikte yönetmek için ‘katılımcı’ demokratik süreçlere imkân sağlanabiliyor mu, halka kulak veriliyor mu kısacası? (Profesyonel siyasetçilerden hiç söz etmiyorum!) Bu sorulara ‘Evet’ diyen meclis üyesi var mı? Ve siz bu meclise ‘bu meclis halkın meclisi’ diyorsanız, ‘bildiğiniz’ yoldan devam edin ne diyelim; yolunuzu açık olsun demekten başka söz kalmıyor” dedi.
“Kent Eylem Planı’ndan haberiniz var mı?”
Açıklamasını 2006 yılında hazırlanan Kent Eylem Plânı ile sonlandıran Yavuz; “Son söz olarak: Belediye bütçesinden ciddi paralar ayrılarak, bu kent büyük çabalarla, uzun bir zaman uğraşarak, yoğun bir emek ve katılımla “Çanakkale Kent Eylem Plânı”nı hazırladı ve bu plân kentin plânı olarak kabul edildi 2006’da. Bu kitap belediye meclis üyelerinin elinden düşürmemesi gereken, her zaman başvuracağı, kentin anayasası niteliğindeki yol göstericisidir. Halkın seçtiği meclis üyelerine soralım: Kent Eylem Plânı’ndan haberin var mı ‘halkın meclisi!’” ifadelerine yer verdi. (Olay Gazetesi-04.09.2015, Seçkin Sağlam)